Kimdir Aslihan Kanmaz?
Bir 23 Şubat sabahı 09:10’da Bakırköy’de gözlerimi dünyaya açtım. Belki de delilik o ilk ciğerlerime çektiğim havayla kanıma girdi. Gezmeyi seven bir çiftin ilk çocuğu olma şansıyla ilk gezilerime araba arka koltuğuna özenle yerleştirilen pusetimde başladım. Pek az bebeğe kısmet olmuştur gecenin bir vakti uykusunda Bakırköy’den Çamlıca’ya çay içmeye gitmek.
Pek çok ailede olduğu gibi özellikle ilk çocuk ve de ilk torun olarak benim de göbek bağım bir yüksekokul damına atılmak üzere yola çıkmış. Çoğu zaman yolda bir yerlerde düşürüldüğünü düşünsem de, bu varsayımım bir türlü nokta koyamadığım eğitim serüvenimle çürüğe çıkıyor.
Yüksek tavanlı koridorları rahibe kokan, katı disiplinli Fransız okullarındaki ortaokul ve lise yıllarından sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde filizlenen Fransız dili ve edebiyatı ilgim bu dilin eğitimine ilişkin yüksek lisans ve doktora çalışmalarıyla giderek arttı. Ve tabi tüm bu akademik gelişim sürecinde pusette tohumları atılan gezme hobim de nadasta kalmadı. Çalışan bir anne babanın çocuğu olmama karşın bizim için en kısa tatiller bile yola çıkmak için bir fırsattı. Bayram, bizim için tatil demekti. Babamın aldığı kapalı kasalı minibüsle 4 nüfuslu ailemiz Ege ve Akdeniz’in dokunulmadık köşesi kalmayıncaya dek gezdik. Minibüsümüzün arkasında yatak ve buz kovası gibi yolculuğumuzu keyiflendirecek ucuz detaylar vardı. Böylelikle hoşumuza giden el değmemiş bir koyda konaklayabiliyor ya da sabah gözümüzü açtığımızda kendimizi yeni rotalara yol alırken bulabiliyorduk.
İşte bu geziler sırasında öğrendim derede diş fırçalamayı, yol kenarındaki bir yalakta saç yıkamayı ve buz kovasındaki domates, peynirle bir çam ormanı içinde ya da bir deniz kıyısında kahvaltı yapmanın anlatılamaz keyfini. Denizden, yüzmek dışında domates salatalık yıkayıp, karpuz, kavun soğutmak için de yararlanılabildiğini o dönemlerde keşfettim. Kimsenin olmadığı bir koyda güneşin kavurucu sıcağıyla uyanıp doğruca denize atlamanın paha biçilmezliğini bilen şanslı azınlıktanım anlayacağınız.
Aileden gelen gezme arsızlığı hayatıma giren yeni yol arkadaşımla daha da bastırılamaz bir hal aldı. Hayat yolculuğundaki birlikteliğimizi yollara taşıyıp birlikte pek çok deneyim edindik. Bu süreçte de hiçbir okulda öğrenemeyeceğimiz bilgi ve kazanımlar biriktirdik. Hayatımıza yeni bir pencere açan 2 teker tutkusuyla gezi algımız ve hayata bakış açımız da değişti. Artık rotamızda genellikle insandan uzak, doğayla baş başa kalacağımız yerler vardı. Çadırda uyumanın sözünü bile ettirmeyen ben, yıldızların altında kurbağaların senfonisiyle uyuyup, kuş cıvıltılarıyla uyanmayı öylesine benimsemiştim ki Amazon’un balta girmemiş vahşi doğasında hamakta uyumaktan, sabah gorillerin homurtusuyla uyanmaktan, piranalarla birlikte yüzmekten ve tuvaletin duvarında göz göze geldiğim koca tarantulanın kıllı ayaklarını yakından incelemekten keyif alıyordum. Ve tüm bu yaşadıklarım hayatıma tarif edilemez değerler katarken, ufkuma da sonsuz bir perspektif açıyordu.
45 ülke, çöller, kanyonlar, buzullar, kutuplar sonrasında gezmek, keşfetmek artık bir hobi olmaktan çok bir yaşam biçimine dönüştü. Dünya çok büyük, ömür ise çok küçüktü. Ya pek çoğumuzun yaptığı gibi öteleyerek ve düşleyerek rutinime devam edecektim ya da hayat için küçük ama kendim için büyük bir mola verecektim. Akademik gelişimime ve mesleki yaşantıma yaptığım bunca yatırımı bir kenara bırakıp, ardıma bakmadan yola çıkmak hiç de kolay bir karar değildi elbet. Ancak yoldaşım bu konuda her ne olursa olsun yelkeni açmıştı çoktan. Ya onun peşine takılıp pusulaya artık biraz da kendim yön verecektim, ya da beyaz yakalı yaşantımda diplomalarımla mutlu olmaya devam edecektim. Keyifle sürdürdüğüm mesleğime belirsiz bir süreliğine nokta koymaya ve yeni bir paragrafa başlamakta karar kıldım. Yani bundan böyle sabahları saat alarmıyla uyanmayacak, bir yerlerlere yetişmeyecek, olabildiğince çok hayata dokunmaya çalışacağım. Bu süreçte kimi zaman düşlerinizi gerçekleştirecek, kimi zamansa aklınıza bile gelmeyecek güçlüklerle savaşacağım. Bildiğim tek şey ise her ne olursa olsun çok ama çok mutlu olacağım. Az eşya, çok bilinmez, yalın bir hayat. Buna karşın bol macera, bol fotoğraf ve olabildiğince bol paylaşım.
Pek çoğunuz şu anda iç geçirirken düşlerimi ve düşlerinizi gerçekleştireceğim yol hikayelerimde peşimde olmanız dileğiyle.
Dr. Aslıhan KANMAZ