Uncategorized

Peru – Arequipa

13 December 2016

Gece Nasca’dan bindiğimiz Oltursa firması otobüsü sabahın ilk ışıklarıyla beyaz şehir Arequipa’ya ayak basıyor. Yani bir kez daha konaklamayı yolla birleştirip hem zamandan hem de cüzdandan kazançlı çıkıyoruz. Aslında bu şehre geliş amacımız Colca Kanyonu’na çıkış kapısı olması. Colca’ya giden  otobüs seferlerini öngöremediğimiz için burası için 2 gün konaklama ayarlamıştık. Ancak otobüs terminaline iner inmez yaptığımız araştırma sonucu aynı akşam da gidebileceğimizi öğrenince ikinci akşamki konaklama rezervasyonumuza biraz hayıflandıysak da programda herhangi bir değişiklik yapmamaya, bu beyaz şehri iki gün boyunca rahat rahat ve doya doya gezmeye karar verdik.

Daha sabahın köründe otogardaki kalabalık gezmeye, keşfetmeye değer bir şehirde olduğumuz izlenimini veriyor. Bagajlarımızı alır almaz ilk işimiz Colca Kanyonu’na çıkacağımız Cabanaconde kasabasına otobüs aramak. Andalucia ve Reyna adlı otobüs firmaları her gün ve üstelik birden çok seferle Cabanaconde’ye yolcu taşıyor. Andalucia’daki yardımsever abla, ortak dilimiz olmamasına karşın elinden geleni ardına koymayıp bir sonraki gece yarısı seferine iki bilet sattı bize. “Mañana, Viernes, medianoche” falan derken koltuk seçmemiz için listeyi bile elimize tutuşturdu. Bununla da yetinmeyip bizim seçtiğimiz en ön iki koltuğa itiraz ederek, bir takım el kol hareketleriyle oranın manzarasız olduğunu anlatıp, daha iyi bir yer seçmemize yardımcı oldu.

Bilet işini de çözmüş olmanın verdiği rahatlıkla şehir merkezine doğru yola koyulduk. Otogarın çıkışında taksilerin beklediği noktada kocaman bir pano üzerinde gidilecek yere göre taksi ücretleri yazıyor. Dolayısıyla ne şoför tarafından kazıklanıyor, ne de pazarlık yapmak zorunda kalıyorsunuz. Biz de sıradaki ilk taksiye kurulup, konaklayacağımız tek yıldızlı Gran Hotel’e götürmesini söylüyoruz. Neyse ki yıl 2016 ve gidilecek her türlü rota cep telefonunda. Tarifimizle tam otelin önünde indiriyor taksici. Oda teslim saati için henüz çok erken olduğundan çantalarımızı emanete teslim edip kahvaltılık bir şeyler bakınmaya çıkıyoruz. Şehrin tam merkezinde olduğumuzdan her yönümüz bir curcuna. Sağa mı sapsak, sola mı derken kendimizi Mahmutpaşa tarzı bir kalabalığın ortasında buluveriyoruz. Seyyar satıcılar, kumaştan mandala, iğneden ipliğe ne ararsan var dükkanlar, rengarenk vitrinler, bir de baktık şehrin gözde gezileceklerinden San Camilo Market’in önündeyiz. Bakmayın siz market olarak anıldığına, burası şehrin tarihi yapı taşlarından biri olan bir kapalı pazar yeri. Ve tahmin edebileceğiniz gibi son derece yerel tatlar, kokular ve renkleri barındırıyor.

Pazar çok tehlikeli, hele bir de karnınız aç gittiyseniz her an her şeyi yerken bulabilirsiniz kendinizi. Görünen o ki yerel halkın gerek alışveriş, gerekse karın doyurmak için vazgeçilmez adresi. Biz de gezdiğimiz yerlerde olabildiğince yerel yaşamayı tercih ettiğimizden mutlaka bulunduğumuz yerin günlük yaşamına ilişkin ne varsa keşfetmek isteriz. Bunun için de bu tür pazarlar can kurtarandır. En yereli, en ucuza, en taze olarak bulabilir, o kültürü en geniş açıyla görüntüleyebilirsiniz. Bizim gibi kahvaltı için atıştırmalık ararken kendinizi kaybetmemeniz olası değil elbet.

Arequipa, kolonyal dönemde Peru’nun bu bölgesine başkentlik etmiş, 3 volkanla çevrili düzenli ve kalabalık bir şehir. Beyaz şehir namını da volkanik taştan inşa edilmiş barok binalarından alıyor. Tüm diğer Peru şehirlerinde olduğu gibi burada da bir Plaza de Armas Meydanı bulunuyor ve eski şehir bunun etrafında kurulmuş.

Bu meydan neredeyse günün her saati insanların buluşup sohbet ettiği, dinlendiği, hatta bir takım gösteri ve direniş etkinlikleri gerçekleştirdikleri ortada fıskiyeli havuzu, etrafında güvercinleri bulunan dört yanı çevrili geniş, ferah bir alan. Havuzun etrafında boş bank bulmak neredeyse günün hiçbir saati mümkün değilse de katedralin önündeki basamaklar herkese yetecek uzunlukta. Üstelik önünüzden gelip geçen seyyar satıcıların da hizmetine diyecek yok! Çay, kahve, gofret, çikolata, çerez, sakız…

Katedralin hemen yanındaki tarihi kapının yanındaki yoldan ilerlediğinizde ise kendinizi şehrin karmaşasına inat huzur dolu daracık sokaklarında buluveriyorsunuz. Tarif etmeye kalksam edemem, zira ben de rastgele gezerken kayboluverdim o huzurun peşine düşüp. Desaguadero geçidi ve civarı görülmeli derim. Gerisi zaten ayağınızın çektiği sokak olacak.

Gezerken yolumuzun denk düştüğü Puente Grau Caddesi’nde Colca Canyonu resmi turizm ofisi ise tam hediyesi. Burada kanyon ile ilgili her türlü bilgi, harita, parkur, vs bulmak mümkün. Üstelik içmek için para verdiğiniz suyu bir de dökmek için para vermeye bizim gibi gıcıksanız içeride tertemiz tuvalet de var.

Gezme, tozma, keşif, teftiş derken yorgunluk ve açlık kol kola girince ayaklar şehir merkezine yönelir. Ve yolda denk gelinen güzellikler de elbette görmezden gelinmez. Tıpkı bizim karşımıza çıkan, şehrin en güzel meydanlarından İspanyol Meydanı gibi.

Karın doyurmak için en uygun yer ise hiç kuşkusuz Central Market. Soğuk, sıcak, tuzlu, tatlı, etli, sütlü, ne ararsan var. Üstelik son derece ekonomik fiyata. Bu arada yeri gelmişken belirtmekte yarar var. Pazarda çay diye sattıkları şey sıcak, çay renginde ama şekerden komaya girebilirsiniz. Asla beklediğiniz çay tadında değil! Dönüp dolaşıp, şunu mu yesek, bunu mu tatsak derken buraya özel bir yemekte yemek olan Rocoto Relleno’da karar kalıyoruz. Bir tür biber dolması olan bu yiyecek yanında fırınlanmış patates ya da makarna, ceviche (beyaz ve ekşi bir sosa bulanmış söğüş balık parçaları) ve Peru mutfağında her türlü yemeğin yanına yakıştırılan kavrulmuş mısır taneleri ile servis ediliyor. Soğan piyazı da ayrı bir lezzet katıyor. Bence mutlaka tadılmalı. Son derece lezzetli ve doyurucu. Üstelik vatanı Arequipa.

Arequipa’ya veda zamanı. Colca yolculuğuna hazırız. Yol fazla uzun değilse de otobüsün gidiş süresine bakılacak olursa (6 saat) bol virajlı ve sanırım oldukça bozuk yollardan gideceğiz. Bu arada rakım olarak da yukarılara çıkacağımızı göz ardı etmemekte yarar var. YİH (Yüksek İrtifa Hastalığı) sorununun pek çok gezginin keyfini kaçırıp, hatta yatağa düşürmesi son derece rastlandık bir durum. Bunu öngörüp pazardan coca yaprağı almıştım. Daha yola çıkarken çiğnemeye başlayayım da sonradan geç olmasın! Arequipa’ya otogardan veda ederken son bir noktaya daha deyineyim. Peru’da otobüs terminallerinde otobüse binmeden ufak bir terminal vergisi ödemek zorundasınız. Pek çok yerde otobüse geçerken bunu biletinizle birlikte göstermek zorundasınız. Zaten otogarın orta yerine koydukları gişe size bunu hatırlatıyor. Oldukça konforsuz izlenimi veren Andalucia otobüsümüz de yola hazır olduğuna göre Colca yolcusu kalmasın…

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *