Buraya kadar her şey çok açık ve yalın gibi görünse de o biletleri alabilmeniz için cebinizde HUF olması olması lazım. Havaalanındaki döviz büroları ufak bir “hoş geldin” farkıyla imdadınıza yetişiyor. Ne de olsa turistik kur. Turist değil de gezginseniz ufak hesaplar size büyük kazançlar sağlayabilir. Biz RELAY mağazasından euro kullanarak aldık biletlerimizi. Ama dilerseniz siz HUF karşılığında pasaporttan çıkar çıkmaz bilet satış ofisinden alabilirsiniz.
Merkeze geldiğinizde geniş caddeler, meydanlar, birbirinden şık binalar karşılıyor sizi. Büyülenmeye başladınız bile.
Market binasına geldiğimizde kapanmış olduğunu görüp, kelimenin tam anlamıyla düş kırıklığı yaşıyoruz. Cumartesi günü saat 15’de kapanır mı böyle bir yer?! Bu güzel binayı dışarıdan görmekle yetinip sıradaki gelsin diyoruz.
Budapeşte, Tuna (Danube) nehrinin bakış açınıza göre böldüğü ya da birleştirdiği Buda ve Peşte olmak üzere iki yakadan oluşuyor. Buda yakası dağlık, daha eski tarihi yansıtırken Peşte yakası daha canlı ve renkli. Şehrin yaşayan kısmı denilebilir. Şehrin bir yakasından diğerine geçmeyi sağlayan köprüler ise Tuna Nehri’ne apayrı bir güzellik katmış.
Hemen sol yanımızda az önce dibine kadar gittiğimiz Gellert Tepesi ve altımızda nazlı nazlı akan Tuna Nehri.
Budapeşte’nin gece yaşamı genel anlamda Yahudi Mahallesi olarak adlandırılan 7. bölgeye yayılmış. Kiraly, Dob ve Kazinczy Caddeleri baykuş gezginler için sınırsız hizmet veriyor. Öylesine sınırsız ki, gezdiğim bunca ülke, gördüğüm türlü eğlence seçeneklerinin dışında yepyeni bir mekan kavramıyla tanışmama neden oldu: Harabe Bar. Tam ismine uygun biçimde, Komünizm döneminden kalma, avlulu, harabe biçimindeki binaları olduğu viranlıkta bırakıp, çöpten, hurdadan eşyalarla süsleyip bohem bir eğlence mekanına dönüştürmüşler. Ve bunların atası Szimpla Kert.